56. SÂFFÂT (182 ayet)
- RAHMAN RAHİM OLAN ALLAH'IN ADIYLA
- 1. Saflar halinde dizilenlere andolsun,
- 2. Haykırıp sürükleyenlere,
- 3. Zikir okuyanlara,
- 4. Tartışmasız, sizin İlahınız gerçekten birdir.
- 5. Göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların Rabbidir, doğuların da Rabbidir.
- 6. Şüphesiz Biz dünya göğünü 'çekici bir süsle', yıldızlarla süsleyip-donattık.
- 7. Ve itaatten çıkmış her azgın şeytandan koruduk;
- 8. Ki onlar, Mele'i A'la'ya kulak verip dinleyemezler, her yandan kovulup atılırlar;
- 9. Uzaklaştırılırlar. Onlara kesintisiz bir azap vardır.
- 10. Ancak (sözü hırsızlama) çalıp-kapan olursa, artık onu da delip geçen 'yakıcı bir alev' izler (ve yok eder).
- 11. Şimdi onlara sor: Yaratılış bakımından onlar mı daha zorlu, yoksa Bizim yarattıklarımız mı? Doğrusu Biz onları, cıvık-yapışkan bir çamurdan yarattık.
- 12. Hayır, sen (bu muhteşem yaratışa ve onların inkarına) şaşırdın kaldın; onlar ise alay edip duruyorlar.
- 13. Kendilerine öğüt verildiğinde, öğüt almıyorlar.
- 14. Bir ayet (mucize) gördüklerinde de, alay konusu edinip eğleniyorlar.
- 15. "Bu, açıkça bir büyüden başkası değildir" dediler.
- 16. "Biz öldüğümüz, toprak ve kemik olduğumuzda mı, gerçekten biz mi diriltilecekmişiz?"
- 17. "Veya önceki atalarımız da mı?"
- 18. De ki: "Evet, üstelik boyun bükmüş kimseler olarak (diriltileceksiniz)."
- 19. İşte o, yalnızca bir tek çığlıktan ibarettir; artık kendileri (diriltilmiş olarak) bakıp duruyorlar.
- 20. Derler ki: "Eyvahlar bize; bu, din günüdür."
- 21. "Bu, sizin yalanladığınız (mü'mini kafirden, haklıyı haksızdan) ayırma günüdür."
- 22. "Zulmedenleri, eşlerini ve taptıklarını biraraya getirip toplayın."
- 23. "Allah'tan başka (taptıklarını); artık onları cehennemin yoluna yöneltip götürün."
- 24. "Ve onları durdurup-tutuklayın, çünkü sorguya çekileceklerdir."
- 25. (Onlara seslenilir:) "Ne oluyor size, birbirinizle (dünyada olduğu gibi) yardımlaşmıyorsunuz?"
- 26. Hayır, bugün onlar teslim olmuşlardır.
- 27. Kimi kimine yönelmiş olarak birbirlerine soruyorlar:
- 28. "Gerçekten sizler bize sağdan (sağ duyudan ve haktan) yana gelip yanaşıyordunuz." derler.
- 29. (Diğerleri de:) "Hayır" derler. "Zaten sizler mü'min kimseler değildiniz."
- 30. "Bizim üzerinizde zorlayıcı hiçbir gücümüz yoktu; hayır siz (kendiniz) azgın bir kavimdiniz."
- 31. "Böylece Rabbimiz'in sözü (yıkım ve azap va'di) üzerimize hak oldu. Şüphesiz, (azabı) tadıcılarız."
- 32. "Evet, sizi azdırdık, çünkü biz de azgın kimselerdik."
- 33. Artık o gün onlar azapta ortaktırlar.
- 34. Doğrusu Biz, suçlu-günahkarlara böyle yaparız.
- 35. Çünkü onlara: "Allah'tan başka İlah yoktur" denildiği zaman, büyüklük taslarlardı.
- 36. Ve derlerdi ki: "Biz, ünlenmiş bir şair için ilahlarımızı terk mi edeceğiz?"
- 37. Hayır, o, hakkı getirmiş ve gönderilen (elçi)leri de doğrulamıştı.
- 38. Şüphesiz, siz, acı azabı tadıcılarsınız."
- 39. Yaptıklarınızdan başkasıyla cezalandırılmayacaksınız.
- 40. Ancak muhlis olan kullar başka.
- 41. İşte onlar; onlar için bilinen bir rızık vardır.
- 42. Çeşitli-meyveler. Onlar ikram görenlerdir.
- 43. Nimetlerle donatılmış (naim) cennetlerde.
- 44. Birbirlerine karşı, tahtlar üzerinde (otururlar).
- 45. Kaynaktan (doldurulmuş) kadehlerle çevrelerinde dolaşılır.
- 46. Bembeyaz; içenlere lezzet (veren bir içki).
- 47. Onda ne bir gaile vardır, ne de kendilerinden geçip, akılları çelinir.
- 48. Ve yanlarında bakışlarını yalnızca eşlerine çevirmiş iri gözlü kadınlar vardır.
- 49. Sanki onlar, saklı bir yumurta gibi (çarpıcı ve pürüzsüz).
- 50. Böyleyken, kimi kimine yönelmiş olarak, birbirlerine soruyorlar:
- 51. Bir sözcü der ki: "Benim bir yakınım vardı."
- 52. "Derdi ki: Sen de gerçekten (dirilişi) doğrulayanlardan mısın?"
- 53. "Bizler öldüğümüz, toprak ve kemikler olduğumuzda mı, gerçekten biz mi (yeniden diriltilip sonra da) sorguya çekilecekmişiz?"
- 54. (Konuşan yanındakilere) Der ki: "Sizler (onun şimdi ne durumda olduğunu) biliyor musunuz?"
- 55. Derken, bakıverdi, onu 'çılgınca yanan ateşin' tam ortasında gördü.
- 56. Dedi ki: "Andolsun Allah'a, neredeyse beni de (şu bulunduğun yere) düşürecektin."
- 57. "Eğer Rabbimin nimeti olmasaydı, muhakkak ben de (azap yerine getirilip) hazır bulundurulanlardan olacaktım.
- 58. "Nasıl, biz ölecek olanlar değil miymişiz?"
- 59. "Yalnızca birinci ölümümüzden başka (öyle mi)? Ve biz azaba uğratılacak olanlar değil miymişiz?"
- 60. Şüphesiz, bu, asıl büyük 'kurtuluş ve mutluluğun' ta kendisidir.
- 61. Böylece çalışanlar da bunun bir benzeri için çalışmalıdır.
- 62. Nasıl, böyle bir konaklanma mı daha hayırlı yoksa zakkum ağacı mı?
- 63. Doğrusu Biz, onu kafirler için bir fitne (bir imtihan konusu) kıldık.
- 64. Şüphesiz o, 'çılgınca yanan ateşin' dibinde bitip çıkar.
- 65. Onun tomurcukları, şeytanların başları gibidir.
- 66. Artık gerçekten, ondan yiyecekler böylelikle karınlarını ondan dolduracaklar.
- 67. Sonra kendileri için onun üzerinde kaynar su karıştırılmış bir içkileri de vardır.
- 68. Sonra onların dönecekleri yer, elbette (yine) çılgınca yanan ateştir.
- 69. Çünkü onlar, atalarını sapık kimseler olarak bulmuşlardı.
- 70. Kendileri de onları izleri üzerinde koşturup-duruyorlardı.
- 71. Andolsun, onlardan önce, evvelkilerin çoğu da sapmıştı.
- 72. Andolsun, Biz onlara uyarıcılar göndermiştik.
- 73. Uyarılanların nasıl bir sona uğradıklarına bir bak.
- 74. Ancak muhlis olan kullar başka.
- 75. Andolsun, Nuh Bize (dua edip) seslenmişti de, ne güzel icabet etmiştik.
- 76. Onu ve ailesini, o büyük üzüntüden kurtarmıştık.
- 77. Ve onun soyunu, (dünyada) onları da baki kıldık.
- 78. Sonra gelenler arasında ona (hayırlı ve şerefli bir isim) bıraktık.
- 79. Alemler içinde selam olsun Nuh'a.
- 80. Gerçekten Biz, ihsanda bulunanları böyle ödüllendiririz.
- 81. Şüphesiz o, Bizim mü'min olan kullarımızdandı.
- 82. Sonra diğerlerini suda boğduk.
- 83. Doğrusu İbrahim de onun (soyunun) bir kolundandır.
- 84. Hani o, Rabbine arınmış (selim) bir kalp ile gelmişti.
- 85. Hani babasına ve kavmine demişti ki: "Sizler neye tapıyorsunuz?"
- 86. "Birtakım uydurma yalanlar için mi Allah'tan başka ilahlar istiyorsunuz?"
- 87. "Alemlerin Rabbi hakkındaki zannınız nedir?"
- 88. Sonra yıldızlara bir göz attı.
- 89. "Ben, doğrusu hastayım" dedi.
- 90. Böylelikle arkalarını çevirip ondan kaçmaya başladılar.
- 91. Bunun üzerine onların ilahlarına sokulup: "Yemek yemiyor musunuz?" dedi.
- 92. "Size ne oluyor ki konuşmuyorsunuz?"
- 93. Derken onların üstüne yürüyüp sağ eliyle bir darbe indirdi.
- 94. Çok geçmeden (halkı) birbirine girmiş durumda kendisine yönelip geldiler.
- 95. Dedi ki: "Yontmakta olduğunuz şeylere mi tapıyorsunuz?"
- 96. "Oysa sizi de, yapmakta olduklarınızı da Allah yaratmıştır."
- 97. Dediler ki: "Onun için (yüksekçe) bir bina inşa edin de onu çılgınca yanan ateşin içine atın."
- 98. Böylelikle ona bir tuzak hazırlamak istediler. Oysa Biz, onları alçaltılmışlar kıldık.
- 99. (İbrahim) Dedi ki: "Şüphesiz ben, Rabbime gidiciyim; O, beni hidayete erdirecektir."
- 100. "Rabbim, bana salihlerden (olan bir çocuk) armağan et."
- 101. Biz de onu halim bir çocukla müjdeledik.
- 102. Böylece (çocuk) onun yanında koşabilecek çağa erişince (İbrahim ona): "Oğlum" dedi. "Gerçekten ben seni rüyamda boğazlıyorken gördüm. Bir bak, sen ne düşünüyorsun." (Oğlu İsmail) Dedi ki: "Babacığım, emrolunduğun şeyi yap. İnşaAllah, beni sabredenlerden bulacaksın."
- 103. Sonunda ikisi de (Allah'ın emrine ve takdirine) teslim olup (babası, İsmail'i kurban etmek için) onu alnı üzerine yatırdı.
- 104. Biz ona: "Ey İbrahim" diye seslendik.
- 105. "Gerçekten sen, rüyayı doğruladın. Şüphesiz Biz, ihsanda bulunanları böyle ödüllendiririz."
- 106. Doğrusu bu, apaçık bir imtihandı.
- 107. Ve ona büyük bir kurbanı fidye olarak verdik.
- 108. Sonra gelenler arasında ona (hayırlı ve şerefli bir isim) bıraktık.
- 109. İbrahim'e selam olsun.
- 110. Biz, ihsanda bulunanları böyle ödüllendiririz.
- 111. Şüphesiz o, Bizim mü'min olan kullarımızdandır.
- 112. Biz ona, salihlerden bir peygamber olarak İshak'ı da müjdeledik.
- 113. Ona ve İshak'a bereketler verdik. İkisinin soyundan, ihsanda bulunan (muhsin olan) da var, açıkça kendi nefsine zulmeden de.
- 114. Andolsun, Biz Musa'ya ve Harun'a lütufta bulunduk.
- 115. Onları ve kavimlerini o büyük üzüntüden kurtardık.
- 116. Onlara yardım ettik, böylece üstün gelenler oldular.
- 117. Ve ikisine anlatımı-açık kitabı verdik.
- 118. Onları dosdoğru yola yöneltip-ilettik.
- 119. Sonra gelenler arasında da ikisine (hayırlı ve şerefli bir isim) bıraktık.
- 120. Musa'ya ve Harun'a selam olsun.
- 121. Şüphesiz Biz, ihsanda bulunanları böyle ödüllendiririz.
- 122. Şüphesiz ikisi, Bizim mü'min olan kullarımızdandılar.
- 123. Gerçekten İlyas da, gönderilmiş (peygamber)lerdendi.
- 124. Hani kendi kavmine demişti ki: "Siz korkup sakınmaz mısınız?"
- 125. "Siz Ba'le tapıp da Yaratıcıların en güzeli (olan Allah'ı) mı bırakıyorsunuz?"
- 126. "Allah ki, sizin de Rabbiniz, önceki atalarınızın da Rabbidir."
- 127. Fakat onu yalanladılar; bundan dolayı gerçekten onlar, (azap için getirilip) hazır bulundurulacak olanlardır.
- 128. Ancak, muhlis olan kullar başka.
- 129. Sonra gelenler arasında ona (hayırlı ve şerefli bir isim) bıraktık.
- 130. İlyas'a selam olsun.
- 131. Şüphesiz Biz, ihsanda bulunanları böyle ödüllendiririz.
- 132. Şüphesiz o, Bizim mü'min olan kullarımızdandı.
- 133. Gerçekten Lût da gönderilmiş (elçi)lerdendi.
- 134. Hani Biz onu ve ailesini topluca kurtarmıştık.
- 135. Geride bırakılanlar arasında bir yaşlı kadın dışında.
- 136. Sonra geride kalanları yerle bir ettik.
- 137. Siz onların üstünden muhakkak geçip gidiyorsunuz; sabah vakti.
- 138. Ve geceleyin. Yine de akıllanmayacak mısınız?
- 139. Şüphesiz Yunus da gönderilmiş (elçi)lerdendi.
- 140. Hani o, dolu bir gemiye kaçmıştı.
- 141. Böylece kur'aya katılmıştı da, kaybedenlerden olmuştu.
- 142. Derken onu balık yutmuştu, oysa o kınanmıştı.
- 143. Eğer (Allah'ı çokça) tesbih edenlerden olmasaydı,
- 144. Onun karnında (insanların) dirilip-kaldırılacakları güne kadar kalakalmıştı.
- 145. Sonunda o hasta bir durumdayken çıplak bir yere (sahile) attık.
- 146. Ve üzerine, sık-geniş yaprakla (kabağa benzer) türden bir ağaç bitirdik.
- 147. Onu yüzbin veya (sayısı) daha da artan (bir topluluk)a (peygamber olarak) gönderdik.
- 148. Sonunda ona iman ettiler, Biz de onları bir süreye kadar yararlandırdık.
- 149. Şimdi sen onlara sor: -Kızlar senin Rabbinin, erkek çocuklar onların mı?
- 150. Yoksa onlar, şahidlik etmekteyken Biz melekleri dişiler olarak mı yarattık?
- 151. Dikkat edin; gerçekten onlar, düzdükleri yalanlardan dolayı derler ki:
- 152. "Allah doğurdu." Onlar, hiç şüphesiz, muhakkak yalan söyleyenlerdir.
- 153. (Allah,) Kızları, erkek çocuklara tercih mi etmiş?
- 154. Size ne oluyor, nasıl hüküm veriyorsunuz?
- 155. Hiç mi öğüt alıp-düşünmüyorsunuz?
- 156. Yoksa sizin apaçık olan bir deliliniz mi var?
- 157. Eğer doğru söylüyorsanız, öyleyse getirin kitabınızı.
- 158. Onlar, Kendisi'yle (Allah ile) cinler arasında bir soy-bağı kurdular. Oysa andolsun, cinler de onların gerçekten (azap için getirilip) hazır bulundurulacaklarını bilmişlerdir.
- 159. Onların nitelendirdiklerinden Allah Yücedir.
- 160. Ancak muhlis olan kullar başka.
- 161. Artık siz de, tapmakta olduklarınız da.
- 162. O'na karşı kimseyi fitneye sürükleyecek değilsiniz.
- 163. Ancak kendisi çılgınca yanan ateşe girecek olan başka (onu sürüklersiniz).
- 164. (Melekler der ki:) "Bizden her birimiz için belli bir makam vardır."
- 165. "Biziz, o saflar halinde dizilmiş olanlar, gerçekten biziz."
- 166. "Biziz, o tesbih edenler de, gerçekten biziz."
- 167. Onlar (putatapıcılar), her ne kadar şöyle diyor idiyseler de:
- 168. "Eğer yanımızda öncekilerden bir zikir (kitap) bulunmuş olsaydı."
- 169. "Gerçekten bizler de, Allah'ın muhlis olan kullarından olurduk."
- 170. Fakat (kitap gelince) onu tanımayıp-küfrettiler; yakında bileceklerdir.
- 171. Andolsun, (peygamber olarak) gönderilen kullarımıza (şu) sözümüz geçmiştir:
- 172. Gerçekten onlar, muhakkak nusret (yardım ve zafer) bulacaklardır.
- 173. Ve hiç şüphesiz; Bizim ordularımız, üstün gelecek olanlar onlardır.
- 174. Öyleyse sen, bir süreye kadar onlardan yüz çevir.
- 175. Ve onları seyret; (azabı) yakında göreceklerdir.
- 176. Şimdi onlar, Bizim azabımızı mı acele istiyorlar?
- 177. Fakat (azap) onların sahasına indiği zaman uyarılıp-korkutulanların sabahı ne kötü olur.
- 178. Sen bir süreye kadar onlardan yüz çevir.
- 179. Ve seyret; (azabı) yakında göreceklerdir.
- 180. Üstünlük ve güç (izzet) sahibi olan senin Rabbin, onların nitelendirdiklerinden Yücedir.
- 181. Gönderilmiş (peygamber)lere selam olsun.
- 182. Ve alemlerin Rabbi olan Allah'a hamd olsun.